Bunu mu demek istediniz? Hayvan alım satımı.
Karalama kampanyasına sürekli şahit olan gözlerimiz bu defa tam aksiyle karşı karşıya. Aklama kampanyası! Hukukumuzun cevaz verdiği hayvan alım satımına ahlaken ve vicdanen karşı olan insanların sayısı günden güne arttıkça, devamlı olarak cins hayvan üreticiliği yapıp satmak suretiyle -kanaatimce- hayvanlara sistematik olarak eziyet eden bu kişiler tabiri caizse şeytanın aklına gelmeyecek bir plan yapıp bu işleme ücretli sahiplendirme adını verdiler. Amaçları, körelmiş vicdanlarını rahatlatmak mıydı yoksa hayvan satın almak konusunda şüpheleri bulunan kişilere karşı durumu meşrulaştırmak mıydı bilinmez, görünen o ki başarıya ulaştılar. İlanlarına "satılık kedi/köpek" yazmaktan imtina edenlerin bu işin içinden "ücretli sahiplendirme" diyerek çıktığını görmeye başladık. Bu noktada kelimelerin gücünü lütfen yadsımayalım. Düşünün ki kendisine ya da çevresine "Ben bu kediyi/köpeği satın aldım." diyemeyecek kişilerin "Ben bu kediyi/köpeği ücretli sahiplendim. Yetiştiricilerin bir miktar ihtiyacını karşıladım./Yetiştiricilere bir miktar mama aldım." demesi ne kadar daha kolay ve masum görünüyor. Peki ücretli sahiplenmek nedir?
Türk Borçlar Kanunu'muzda Satım Sözleşmesi, İkinci Kısım, Birinci Bölümde md. 207 vd.'nda düzenlenir.
MADDE 207- Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.
Burada sözleşmeden birden fazla kişinin hukuki bir netice oluşturmak amacıyla belirli bir konu üzerinde vardığı anlaşma anlaşılmalıdır. Bu sözleşme yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir. Yani karşılıklı irade uyuşması gerek ve yeter koşuldur.
Şimdi incelediğimizde, söz ettiğimiz "ücretli sahiplendirme" bu koşullardan hangisine uymuyor? Üretici bir hayvanı teslim borcu yüklenirken, "ücretli sahiplenen" de bir bedel ödeme borcu yüklenmiyor mu? Karşılıklı irade uyuşmasıyla sözleşme kuruluyor ve ifa edilmiyor mu? Öyleyse bu Satım Sözleşmesi değildir de nedir?
Peki evcil hayvanını sahiplendirirken güvence altına almak isteyenler nasıl bir yol izleyebilir?
Eğer bir sözleşme ile hayvanınızı sahiplendirmek istiyorsanız size en geniş yetki ve güvenceleri sağlayan sözleşme, BK 379 vd.'nda düzenlenen Ariyet (=Kullanım Ödüncü) Sözleşmesidir. Bu sözleşme esas itibarıyla bir sahiplendirme sözleşmesi olmayıp bir ödünç verme sözleşmesidir. Bu sözleşmeyi yapmakla hayvanın zilyetliğini devrederken mülkiyetini elinizde bulundurmaya devam edersiniz ve böylelikle çıkabilecek olası problemlere karşı hukuken ileri sürebileceğiniz birçok hakkınız olur. Bu sözleşme hayvanın yaşadığı koşulların sınırlarını da daha kesin ve net olarak çizmenize yardımcı olur. Bakıldığı koşulları beğendiğiniz sürece istediğiniz zaman mülkiyetini de devredebilir ve aksi olasılıkta sözleşmenin ihlaline dayanarak hayvanı geri alabilirsiniz. Haytap Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Av. Ahmet Kemal Şenpolat'ın kaleme almış olduğu bir sözleşme örneğini buraya ekliyorum.
Belirtmek isterim ki, kullandığım kelimeler duygusal kabulüme göre değil, müspet hukukumuza göre seçilmiştir. Buraya kadar sıkılmadan okuyan herkese teşekkür ederim.
Merak ettiğim bir konu var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. 5199 sayılı yasanın uygulama yönetmeliğinde (Kanun maddesini eklemedim), "(1) Ev ve süs hayvanı satan kişiler, bu hayvanların bakımı ve korunması ile ilgili olarak yerel yönetimler tarafından düzenlenen eğitim programına katılarak, sertifika almakla yükümlüdürler. Bunlar eğitim sertifikasını aldıktan sonra, 28/4/2000 tarihli ve 24033 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ev ve Süs Hayvanları Satış, Barınma ve Eğitim Yerlerinin Kuruluş, Açılış, Ruhsat, Çalışma ve Denetlenme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik hükümleri kapsamında ruhsat alarak işyerini açarlar. Ev ve süs hayvanları satış yerleri açılması durumunda; il tarım müdürlükleri tarafından, ruhsatın bir örneği il müdürlüğüne ve bölge veteriner hekimler odasına gönderilir. Ev ve süs hayvanı satışı yapılan iş yerlerinde işyeri sahipleri, bulundurdukları kedi ve köpek gibi mikroçip takılması uygun hayvanlara veteriner hekimlere mikroçip taktırarak kayıt altına alırlar. Ev ve süs hayvanı satışı yapan kişiler, hayvanları satın alan kişileri, hayvan bakımı konusunda bilgilendirirler." diyor. Benim anladığım ev ve süs hayvanı, evde kedim doğurdu, köpeğim doğurdu internetten ilana çıkarayım, bir köpek alayım da üretip satayım gibi bir durum değil. Mevzuata göre satış yalnızca kanunun ve yönetmeliğin belirlediği kurallar doğrultusunda mümkünken, neden her yerde satış (ücretli sahiplendirme) ilanları görüyoruz. Bunun denetimini kimler ve nasıl yapıyor, yetki olmadan satış yapmak suç değil mi, bir yaptırımı var mı, bu şekilde satın alan kişiler de suça ortak olmuyor mu? Hukukçu arkadaşların desteğini bekliyorum.
Bence problemin kaynağı insanların(bazıları bu kelimeyi haketmiyor bile)toplumlarda ve özellikle Türkiye’de, her şeyi maddiyata bağlayan bireylerden oluşuyor olması,duygularını önde tutuyorsan sana enayi,saf ya da salak gözüyle bakıyorlar,ütopyada yaşadığını söylüyorlar oysa ki duyguları ön planda tutmanın ütopik bir tarafını göremiyorum.Asıl sorunun bu olduğu kanaatindeyim.Geri kalan her şey hangisinin ön planda tutulduğunun bir getirisi,sonucu
Bu konuda talep olduğu sürece bu pis piyasa devam edecektir.Öyle kötü öyle aşağılık bir piyasa ki o masumları bırakın duygusu olup olmamasını canlı dahi olmayan araba,tekne gibi eşyalarla kıyaslamaktan utanmıyor bir de bunu savunuyorlar,neymiş cins kedi lüksmüş,aynı bir tekne ya da lüks arabalar gibi ve asıl hazin olan şey ise bu çocukları aynı bir araba ya da tekne gibi yani eşya gibi işleri bitince satıp başlarından atmaları.o can her gittiği eve damızlık olarak gidiyor,doğuruyor ve iş bitince tekrar başkasına satılıyor.böyle yapmayanlar da elbet vardır ama çoğunun böyle olduğuna eminim.İnsanın midesi bulanıyor.Maalesef ki senin cins bir kedi yavrun varsa vermeye iki kat korkuyorsun bu durum yüzünden de,ya damızlık yaparsa hayvanı diye,insanoğlu öyle aşağılık olabilen bir varlık ki gözünün içine bakarak yalan söylemekten hiç utanmayacak derecede aşağılaşabiliyor.Nitekim bunun çözümü gerçekten nasıl olur bu ülkede bilmiyorum ama çok umutlu olduğumu da söyleyemem,o canlar için üzülmekten başka hiçbir şey gelmiyor elimizden